Dr. Hasan KORKUT, Osmanlı Elçileri Gözü ile Avrupa -
Gökkubbe Yayınları, İstanbul, 2007
Bu çalışma
müellifin Marmara Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü’ne sunmuş
olduğu doktora tezinin kitaplaştırılmasıyla oluşturulmuştur. Osmanlı
Elçileri Gözü ile Avrupa-isimli bu çalışma, bir giriş, dört bölüm ve bir ekten
oluşmaktadır. Eser doktora tezinin kitaplaşması sonucunda hazırlandığı için
gerekli bütün dipnotlar ve zengin bir kaynakçaya sahiptir.
Eserin giriş bölümünde 18. Yüzyıl
Osmanlı-Avrupa diplomasisi genel hatları ile anlatılmıştır. Müellif, sefirler
ve sefaretnameleri hakkında araştırma rehberi niteliğinde bilgiler vermiştir.
Daha önce belirttiğimiz gibi doktora tezinden kitaplaştırıldığı için müellif
bütün sefaretnameleri karşılaştırmalı olarak incelemiş ve bu sefaretnameler
hakkında gerekli tüm güncel bilgileri sunmuştur. Müellifin kendiside bahsettiği
üzere 48 sefaretname olmasına binaen bunların sadece 22 sini anlatma gereği
duymuştur. Bunun gerekliliği ise sadece Avrupa sefirleri ve sefaretnamelerini konu
edinmesidir. Müellifin sefaretnameleri sadece Avrupa ile sınırlı tutması her ne
kadar konusu gereği olsa da okuyucularına bu konuda tam bilgi sunması daha iyi
olurdu. Eserde Viyana, Fransa, İsveç, Lehistan, Prusya, İspanya, İngiltere gibi
dönemin en muktedir ülkelerine yapılan seyahatnameler sonucu oluşturulan
sefaretnameler incelenmiş ve tanıtılmıştır.
Eserin birinci bölümünde Devlet-i Aliye’den Frengistan’a
Seyahat başlığı altında Gidiş Yolculuğu, Eski Osmanlı Topraklarında Seyahat, Sıkıntılı
Karantina Günleri, Karşılama Törenleri, Avrupa Diplomasisi, ‘Üstün Osmanlı’
Diplomasi Anlayışı, Avrupalı Yöneticilerin ve Halkın Osmanlı Sefirlerine İlgisi
gibi konulara değinilmiştir. Eserin bu bölümü, Osmanlı’nın Avrupa’ya bakışını
ve kendilerini Avrupa’ya nasıl tanıttıklarını konu edinmiştir. Müellif
sefaretnamelerin aynı zamanda birer seyahatname özelliği taşıdığını
vurgulamakta ve sefirlerin kaleme aldığı gidiş yolcuğu sırasında ki tüm
ayrıntıları sunmaktadır. Sefirlerin eski Osmanlı topraklarından geçerken
yaşadıkları duyguyu ve burukluğu da onların sefaretnamelerinden alıntılar
yaparak anlatmıştır. Bu bölümde en ilgi çekici taraf ise Karantina
uygulamasıdır. Sefirler karantina uygulamasından dolayı çektikleri sıkıntılara
sefaretnamelerinde yer ayırmışlardır. Müellifte bu konuyu sefirlerin gözüyle
dönemin şartlarına göre yorumlamıştır. Bu bölümde Avrupa Diplomasisinin
başlangıcıyla aynı zamanda Avrupalılaşmanın da başlandığı ifade edilmektedir.
Sefirlerin karşılama törenlerinde yöneticilerden ve halktan gördükleri
ilgi-alakadan ciddi manada memnun oldukları anlatılmaktadır.
Eserin
ikinci bölümünde müellif, sefirlerin kaleminden Avrupa Kurumlarını konu
edinmiştir. Avusturya, Prusya, Fransa, İngiltere, İspanya gibi ülkelerin Askeri
Teşkilatı- İktisadi ve Mali Yapısı-Bilimsel kurumları ve Sağlık Kurumları
hakkında sefirlerin izlenimlerini aktarmaktadır. Avrupa ya geç dönemde elçi
gönderilmeye başladığı için eser 18.yüzyılı konu almaktadır. Avrupa da mutlak
monarşi yönetim biçimi ve merkantilist bir ekonomi politikası vardır. Bu
bakımdan eser, sefirlerin bu politikalardan nasıl bir izlenim elde ettiklerini
anlatır. Askeri alanda Avrupa da olan yeniliklerin gözlemlendiğinden bahseder.
Zaten sefirlerin bu seyahatlerinde ki en belirgin gayenin bu olduğunu ifade
eder. Bahsi geçen 22 sefirin bu konularda Avrupa ya bakış açısını anlatır.
Eserin
üçüncü bölümünde Avrupa’nın sosyo-kültürel hayatı, gündelik hayat, sanat
–mimari ve Avrupa da kadının yeri konularını ele alır. Sefirler hem kendi
kültürlerini Avrupa’ya taşımak hem de Avrupa kültürünü yakından tanımak fırsatı
bulmuşlardır. Müellif eserinde sefirlerin, Avrupa toplumuna ilişkin
gözlemlerini başlıklar altında ele almıştır. Sefirler Avrupa toplumu hakkında
etraflı bir bilgi sunmamışlar gündelik yaşantılarını aktarmışlardır. Müellifin
sefaretnamelerde dikkatini çeken bir konu ise sefirlerin Avrupa eğlence
kültürünü bizzat takip etmeleri ve bu konu üzerinde durmalarıdır. Avrupa ve
Osmanlı gibi iki farklı kültürün eğlence hayatında farklılar olması olası
karşılanmış fakat Avrupa da kadınların eğlence kültüründe etkin figüran rolünü
oynamasını sefirler abes karşılamışlardır. Müellif ise bu konuları kendi
yorumları ile değerlendirmiştir. Kadının günlük hayatta ki etkin rolü yanında
bürokraside de ön planda olması üzerine, Avrupa da kadının yeri değerlendirmesi
yapılmıştır. Bu bölümde ayrıca sanat ve mimari konuları da ele alınmıştır.
Eserin dördüncü ve son bölümünde ise Avrupa
şehirleri anlatılmıştır. Paris, Viyana, Berlin, Varşova, Stockholm gibi
başkentler yanın da sefirlerin yolculuk boyunca uğradıkları Avrupa şehirlerine
de değinilmiştir.
Ekler bölümünde sefaretnamelerden
örnekler ve çalışmada ele alınan sefaretnamelerin müellifleri hakkında bilgi
verilmiştir.
Kitap zengin bir kaynakça ve dizin
bölümüne sahiptir.
Kitabın Genel Değerlendirmesi
Dr. Hasan Korkut tarafından yazılan
bu eser Sefaretnamelerin büyük bir titizlikle incelenmesi sonucu
oluşturulmuştur. Müellif bazı sefaretnameleri karşılaştırmalı olarak sunmuştur.
Eser Avrupa ya giden tüm sefirleri konu edinmiş ve o sefirler hakkında da
bilgiler sunmuştur. Sefaretnameler de ise Avrupa’nın askeri- siyasi- ekonomi-
kültür ve bilim alanın da yaşadığı gelişmelere değinilmiş ve Osmanlı’nın
değişimi için raporlar sunulmuştur. Müellif de bu konuları eserinde kendi
yorumuyla anlatmıştır. Müellif eseri oluştururken bölümlere ayırmış ve her
konuyu kendi içinde incelemiştir. Yani direk sefaretnameleri aktarmak yerine
onların içerdiği konuları farklı başlıklar altında ele almıştır. Müellif
Avrupa’ya giden 22 sefiri ve bunların sefaretnamelerini kitabın başında
anlatmıştır. Bu sefaretnamelerin nerede oldukları ve kimler tarafından
çalışıldıkları hakkında da bilgi sunmuştur. Kitabın sonunda ise sefirler
hakkında biyografik bilgiler vermiştir.
Kitabı incelerken sefirlerin
eski Osmanlı topraklarından geçişinde nasıl duygulu anlar yaşadıklarını ve bu
topraklar da bıraktıkları intiba ya şahit oluyorsunuz. Aynı zamanda Avrupa da
uygulanan karantina uygulamasından sefirlerin nasıl rahatsız olduklarını ve
bunu sert ifadelerle dile getirdiklerini görüyorsunuz. Tabi bunun yanında
sefirlerin Avrupa yöneticileri ve halkı tarafından büyük bir ilgi ile
karşılanması bizleri gururlandırıyor. Eserde bu konular müellifin bakış açısı
ile ele alınmış olmasına rağmen okur farklı bir gözlem edinebilir. 18. Yüzyıl a
kadar Osmanlı’nın, batının gözünde hala ihtişamlı bir yapısı olduğuna şahit
oluyoruz.
Eser de birçok sefir ve
sefaretname anlatılmasına rağmen Osmanlı kurumlarının 18. Yüzyıl sonrasında
Yirmisekiz Mehmet Efendi tarafından şekillendirildiğini görüyoruz. Yine İspanya
elçisi olan Vakanüvis Vasfi Efendi’nin, İspanyolların diplomasi usullerini
kabullenmeyerek Osmanlı elçilerinin üstünlüğünü ifade etmesi ile
karşılaşıyoruz. Elçilik heyetinde büyük bir kalabalık olduğunu, mehteran ve saz
ekibini yanında götüren sefirlerin aktarmasından anlıyoruz. Sefirlerin
maksatlarını Avrupa’nın yapısını öğrenmek dışında istihbarat-i bir amacının da
olduğunu anlıyoruz. Öyle ki Avusturya elçisi Zülfikar Paşa’nın savaş sürecinde
elçi gittiğini ve aslında maksadının Avusturya’nın son durumu hakkında bilgi
edinmek olduğunu görüyoruz. Sefirlerin gittikleri ülkeler de uzun süre kaldıklarını
ve o ülke hakkında her konuda bilgi edindiklerini görüyoruz. Gittikleri
yollardan şehir planlamasına, mimarisine, tarımsal faaliyetlerine, bilim ve
teknolojik faaliyetlerine, askeri ve iktisadi yapıya, eğitim ve toplumsal
yapıya kadar her konu anlatılmıştır.
Sefirlerin aynı zamanda Osmanlı’nın
kültür kimliğini yansıttıklarını görmekteyiz. Avrupalılar doğudan gelen fazla
kimse görmedikleri için Osmanlı sefirlerini büyük bir ilgi ile
karşılamışlardır. O zaman itibarı ile halen daha Osmanlı masallar ülkesi
niteliğinde olmalı ki Avrupalıların hayranlıklarını gizleyemediklerini
görmekteyiz. Sefirler Avrupa kültür yapısını hele kadınların toplumda aktif rol
oynamasını şaşkınlıkla karşıladıkları görülmektedir. Sefirlerin eğlence
kültürüne ilgi göstermeleri de ilginçtir. Opera tiyatro gibi sanatsal
faaliyetler sefirlerin pek hoşuna gitmemiştir. Yine de sefirlerin Avrupa kültür
yapısını Osmanlıya taşıma gayreti içinde oldukları görülmektedir. Avrupa sanat
ve mimarisini bizzat izlemiş ve bunları olumlu ifadeler olarak anlatmışlardır.
Zaten bu dönem sonrasında lale devri yaşanmış ki bu da sefirlerin nasıl etkin
bir görev üstlendiklerini göstermektedir. Yine sefaretnameler de o dönem Avrupa
şehir yapısı yansıtılmıştır. Zaten müellifin bahsettiği gibi sefirler yol
güzergahı ve başkentler dışında pek şehir görmemişlerdir. Bu şehirlerden de
Paris çok büyük bir hayranlıkla anlatılmıştır.
Sonuç
Müellif eseri zaten tez
çalışmasında düzenlemeler ve eklemeler yaparak hazırlamıştır. Eser incelenmesi
yaralanılması bakamından iyi derecede hazırlanmış bir çalışmadır. Bu konuda
makaleler dışında kitap olarak hazırlanmış ilk eserdir. Aynı konu üzerinde
çalışma yapmış ikinci bir eser ise Muhammet Safi’nin ‘’Osmanlı Elçilerinin Wikileaks
Raporları’’ adlı kitabıdır.
Müellif eserde birçok cümleyi tekrarlaması daha ilk çalışması
olması bakımından biraz amatörcedir. Eserin sonunda sefaretnamelerden örnekler koyması ve bir
dizin oluşturması eserin değerini artırmıştır. Yine eser bilimsel bir çalışma
olmasına rağmen halk tarafından anlaşılacak derecede sade bir dil ve basit
kelimler kullanılmıştır. Eser de ilk defa rastlayabileceğiniz bilgiler
mevcuttur. Osmanlı topraklarına kaçıp burada İslamlaşan Üniteryen mezhebi
mensupları gibi durumlar buna örnektir. Osmanlı açısından bakacak olursak
gönderilen elçiler yanında giden heyet içerisinde sağlık eğitim sanat bilim ve
askeri alanında uzman kişilerin götürülmemesi üzücüdür. Aynı zaman da elçilerin
ikinci bir dil bilememesi de Osmanlı’nın itibarı açısından kötüdür.
Bu konu üzerine araştırma yapmak
isteyenler, ‘’ Dr.
Namık Sinan Turan ’nın
Osmanlı Diplomasisinde Batı İmgesinin Değişimi Ve Elçilerin Etkisi’’
(18. ve 19. Yüzyıllar )- Cemil Karasu’nun Tanzimat Dönemi Osmanlı Diplomasisine Genel Bir Bakış (1839-1876)- adlı makaleleri ve Muhammet Safi’nin ‘’Osmanlı Elçilerinin Wikileaks Raporları’’ adlı kitabını inceleyebilirler.
Osmanlı Diplomasisinde Batı İmgesinin Değişimi Ve Elçilerin Etkisi’’
(18. ve 19. Yüzyıllar )- Cemil Karasu’nun Tanzimat Dönemi Osmanlı Diplomasisine Genel Bir Bakış (1839-1876)- adlı makaleleri ve Muhammet Safi’nin ‘’Osmanlı Elçilerinin Wikileaks Raporları’’ adlı kitabını inceleyebilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Şuayb ATEŞ