Girit adasında bugün Herakleion adıyla bilinen tarihî şehir Kandiye,
Girit'in kuzey kıyısında bulunmakta olup adanın en büyük şehridir. Minos uygarlığının
merkezi olan Knossos şehrin hemen yakınında yer almaktadır. Şehir, Girit'in
Araplar tarafından fethinden sonra eski yerleşme yerinin hemen yakınında bir
kale olarak kurulmuştur. Araplar'ın buraya verdikleri Rabazulhendek veya Hendek
adı daha sonra Grekçe ve İtalyanca'ya Kandaka, Kandika şeklinde girmiştir.
Venedik kaynaklarında bu ad XIII. yüzyılda Candica, Cantiga, XV. yüzyılda
Candida, Avrupa kaynaklarında ise Candia Candie olarak geçer.
Adada 827 yılından itibaren başlayan Arap hâkimiyetine son veren
Bizanslılar 6 Mart 961'de Kandiye'yi aldılar. Bu dönemde Bizanslılar Hendek
yerine "büyük, muhkem kale" anlamında Megalokastron veya Kastron
adını kullanmaya başladılar. IV. Haçlı Seferi'nin ardından Venedikli-ler'in
eline geçen şehir (12 Ağustos 1204) Osmanlı hâkimiyeti de dahil Kandiye adıyla
anıldı. Venedik idaresi altında umumi valilik haline getirilen ve dört bölgeye
ayrılan Girit adasının merkezi Kandiye oldu. Osmanlılar, Girit seferi
sırasında yaklaşık yirmi üç yıl süren bir abluka ve kuşatmanın ardından
anlaşma yoluyla şehri teslim aldılar.3
Osmanlı kuşatması başladığında müstahkem bir kale-şehir durumunda olan
Kandiye tabyalı tahkimat sistemine göre korunuyordu. Kalenin doğusunda en
büyükve en müstahkem tabya Ak Tabya idi. Her tabyanın ayrı cephaneliği vardı ve
bunlarda çok sayıda top bulunuyordu. Önlerinde oldukça geniş ve derin hendekler
kazılmıştı.4 Bir yerleşim yeri olmaktan çoK askerî bir üs özelliği taşıyan
Kandiye, Osmanlı idaresi kurulduktan sonra sivil iskânın etkisiyle bir
yerleşim merkezi haline geldi.
Kandiye'nin teslim alınışı sırasında orada olduğunu belirten Evliya Çelebi
eserinde kale, tabyalar, dinî müesseseler, çarşı ve pazarları etraflıca
tanıtmaktadır. Fındıklılı Mehmed Ağa muhasaralar başlamadan önce şehirde
250.000 evin bulunduğunu, kuşatma sırasında bunların büyük bir kısmının tabya
haline getirildiğini ve top ateşiyle yıkılanlarla birlikte geride 80.000
kadar evin kaldığını yazarsa da bu rakamların hayli abartılı olduğu resmî
kayıtlardan anlaşılmaktadır. Fetihten sonra düzenlenen 1080 (1669) tarihli
tahrir defterlerinden biri doğrudan doğruya şehre ait olup ev, dükkân, cami,
kilise, mahzen vb. binalarla bahçe ve bostanların sayımını ihtiva etmektedir.
Bu deftere göre Kandiye'de elli altı mahallede 1051 ev, 313 dükkân, altmışaltı
manastır, beş kilise, otuz yedi mahzen, on iki cami, on bahçe, on sekiz
bostan, dört kışla, dört cephanelik, yedi değirmen, iki karakol, birer
hapishane, debbâğhâne ve ambar binası bulunuyordu. İçerisinde barındırdığı
binalara göre en büyük mahalleler sırasıyla Hrİsto İskuludi, Evdime Ter-ya,
Kera Ispato Polyotisa ve Hristo Kefale mahalleleriydi.5
Girit seferleri başlamadan hemen Önce (1644) adada yapılan sayıma göre Kandiye'de
14.500 kişi yaşıyordu. Osmanlılar şehri teslim aldıklarında sakinlerinin çoğu
şehri terketmişti. Paul Reycaufnun belirttiğine göre burada kalan Venedikliler
sadece beş kişi olup yaşlı yahudi ve Rumiar'la birlikte bu sayı otuza kadar çıkmaktaydı.
Şehrin Osmanlılar'ın eline geçmesinden on bir yıl sonra Girit'e uğrayan
Bernard Randolph da benzer ifadeler kullanmaktadır. Evliya Çelebi, şehirdeki
Venedikli ve Rum ahaliden hiç bahsetmezken 300 hâne yahudinin gitmeyerek
burada kaldığını yazmaktadır. Köprülü-zâde Fâzıl Ahmed Paşa'nın Kandiye seferini
baştan sona kaleme alan Erzurumlu Osman Dede fethin ardından kalede sadece
yetmiş seksen yahudinin kaldığını belirtir. Bu bilgiler resmî olarak da doğrulanmaktadır.
Fetihten sonra düzenlenen cizye defterine göre Kandiye'de 1670'te on üç
hıristiyan, yirmi altı yahudi hanesi bulunuyordu. Hıristiyanların değişik mahallelerde
yazıldıkları gözlenirken yahu-dilerin hepsi Hristo İskuludi mahallesinde
kaydedilmişti.6
Fâzıl Ahmed Paşa fethi müteakip Kandiye'de geniş çaplı bir imar faaliyeti
başlattı ve ka!e onarıldı. Ancak daha önceleri uygulanan sürgün metoduyla
sistemli bir iskân hareketine Girit'te başvurulmadı. Şehre yerleşen ilk Türk
nüfusu buraya tayin edilen memurlar, vakıflarda görev alan kişiler ve kale
muhafızlığı yapan kumandan ve askerlerden oluşmaktaydı. Bunlara şehirden emlâk
satın alıp yerleşenler de eklenince toplam hâne sayısı 1947'ye 7 yükseidi.8
Kandiye alındıktan sonra şehirdeki on iki manastır IV. Mehmed, Sadrazam
Fâzıl Ahmed Paşa, Valide Turhan Sultan, orduda bulunan diğer vezir ve
kumandanlar adına camiye çevrildi. Kerahusti mahallesindeki Saint Francesco
Manastırı, IV. Mehmed adına camiye dönüştürüldü. Solunda minaresi yer alan
caminin dört divanhanesi, üç sarnıcı, dört sundurması, dört çeşmesi ve bir
mutfağı bulunuyordu. Caminin bir dârülkurrâsı vardı, sol tarafında da iki
katlı bir ev yer alıyordu. Venedikliler zamanında manastır talebelerinin
ikametine ayrılmış olan bu evin alt katında yirmi üç, üst katında otuz oda
mevcuttu. Üç tarafından kale duvarlarına bitişik olan külliye 164 x 80 zira
ebadı ndaydı.
Valide Turhan Sultan Camii Ayos Anariyiros mahallesindeydi ve Saint
Salvador Manastırından camiye çevrilmişti. Caminin yanında üç divanhane, altlı
üstlü on bir oda, önünde büyükçe bir meydan ve üç tarafında bahçesi vardı.
Camiye ait iki çeşme ve dört kuyu bulunuyordu. Bütün bunlar 156 x 90 zirâlık
bir alana yayılmıştı. Kilisenin çan kulesi şerefe ve külah ilâvesiyle minare
haline getirilmişti. Hristo İskuludi mahallesindeki eski yerlerine yerleşen
yahudilere ait ev ve dükkânlar bu camiye vakıf kaydedilmişti. Bunlardan başka
Fâzıl Ahmed Paşa Camii (Vezir Camii) Aya Ana mahallesinde, Defterdar Ahmed
Paşa Camii (Defterdar Camii) Hristo Kefale mahallesinde, Sultan İbrahim Camii
Hristo İskuludi mahallesinde, Defterdar Mehmed Paşa Camii Kera Panaya
mahallesinde. Sadâret Kethüdası Mah-mud Ağa Camii Kera Katromiti mahallesinde,
Ankebût Ahmed Paşa Camii Aya İleya mahallesinde. Reîsülküttâb Hüseyin Efendi
ve Zülfikar Ağa camileri Kera Angelo mahallesinde, Şişman İbrahim Paşa Camii
Aya Nikola Zağro mahallesinde, Abdurrahman Ağa Camii Kera Katromiti
mahallesindeydi. Kaplan Mustafa Paşa Camii ise limanda yer alıyordu.
Venedikliler döneminde Kandiye Anadolu ve Uzakdoğu, Hindistan mallarının
Avrupa'ya aktarılmasında bir ara iskele görevi yapıyordu. Venedik tacirleri
Suriyelimanlarına gidiş gelişlerinde gemi kon-voylarıyla Kandiye'de dururlardı.
Ayrıca ada ürünlerinden ihraç ettikleri şarap, yağ, peynir ve bal da Venedik
ekonomisinde önemli bir yer tutuyordu. Avrupa'nın her ülkesinde aranan,
Kandiye ve çevresinde üretilen şaraplar ihracatçılarına büyük kazançlar
sağlıyordu. XVI. yüzyılın başlarında İngiltere, ülkesine bu şarapların
ihracatını emniyet altında tutmak maksadıyla Kandiye'de bir temsilci
bulunduruyordu.9
Kandiye Osmanlıların eline geçtikten sonra yavaş yavaş eski önemini
yitirdi. Uzun kuşatma sebebiyle terkedilen şehir eski canlılığına ve ticaret
hacmine kavuşamadı. Fâzıl Ahmed Paşa'nın şehrin imarı için başlattığı hummalı
faaliyet içerisinde şehirde sayımı yapılan 313 dükkândan 292'si Fâzıl Ahmed
Paşa. Sadâret Kethüdası Mahmud Ağa, Yeniçeri Ocağı Kethüdası Zülfikar Ağa.
Reîsülküttâb Hüseyin Efendi, Valide Turhan Sultan ve Defterdar Ahmed Paşa
tarafından satın alınarak tamir ettirilmiş ve camilerine vakfedilmişti. Bu
dükkânların yer aldığı çarşılar Aya Ana, Hristo Kefale, Hristo İs-kuludi. Ayo
Yani Hrsosetimo. Aya Kiryaki, Argistratiko, Kera Katromiti, KeraAngelo ve Aya
Pandelimo mahallelerinde bulunuyordu. Pazarlar ise İçkale kapısından Kızıl
tabya'y a kadar uzanan anayol üzerinde kuruluyor ve at, koyun, sığır, esir
pa-zariarı olarak sıralanıyordu. Bütün çalışmalara rağmen Osmanlılar
Kandiye'de ticaretle uğraşan şehirli bir sınıf oluşturamadılar. Bunda limanın
giderek dolmasının da etkisi vardı. Bu alanda Hanya daha çok önem kazandı ve
adaya yerleşecek insanlar daha ziyade bu şehri tercih ettiler.
XVIII. yüzyılda Kandiye bir askerî üs olma durumunu sürdürdü. XIX. yüzyılın
sonlarına doğru (1889) Kandiye'de toplam 24.600 kişi yaşıyordu. Bunun
17.000'ini Türkler oluştururken geri kalanı 7500 Ortodoks Rum, elli Katolik ve
elli de ya-hudiden ibaretti. 1310 (1892) tarihli salnameye göre burası etrafı
son derece müstahkem surlarla çevrili, üzerinde büyük binaları bulunan ve
limandan şehre doğru çok meyilli olarak çıkan bir ana caddeye, yirmi cami, iki
mescid, dört sebilhane, on dokuz çeşme, iki medrese ve gemilerin yanaşmasına
pek elverişli olmayan küçük limana sahip bir şehirdi. 10
Osmanlılar, Girit savaşları devam ederken 1647'den itibaren adada
aldıkları yerleri bir eyalet olarak düzenlemişlerdi. Buna göre Kandiye
sancağına yedi nahiye ve 297 köy bağlıydı. Kandiye alındıktan sonra eyaletin
beylerbeyi ligi ne Ankebût Ahmed Paşa tayin edildi. Bu tarihte Kandiye
sancağı altı nahiyeden oluşuyordu ve bu birimlere 315 köy bağlıydı. 18S0'de
vilâyetin merkezi Kandiye'den Hanya'ya nakledildi. Osmanlı ıslahatları
çerçevesinde 1864 gene! vilâyet düzenlemesinin ardından 1868'de Girit'te ilân
edilen ferman gereğince Girit vilâyeti beş liva ve yirmi kazaya taksim
edilmişti. Bu düzenlemeye göre Kandiye livası Pediye. Menufaç ve Rizo. Kenuryo
ve Piryotice, Maloviz olmak üzere dört kaza halinde teşkilâtlanmıştı. Bu
bölüşümde livaya bağlı 334 köy bulunuyordu. Kandiye livasının bu idarî taksimatı
köy sayısındaki bazı küçük değişikliklerle 131 7 (1899) yılma kadar devam
etmiştir. Bu değişiklikler 1266-1317 (1850-1899) tarihleri arasındaki devlet
salnamelerinden ve 1293 (1876), 1310 (1892) tarihli Girit vilâyet salnamelerinden
takip edilebilir- Girit'in muhtariyetinin tanındığı 1317 (1899) yılından itibaren
deviet salnamelerinde Girit vilâyeti sadece isim olarak zikredilmekte ve başka
bir bilgi yer almamaktadır. Kandiye, Girit'in konumuna bağlı olarak Balkan savaşlarının
ardından 1913'te resmen Os-manlılar'ın elinden çıktı. Şehir yoğun müslüman
nüfusa sahip olma özelliğini 1923'teki nüfus mübadelesinden sonra tamamıyla
yitirdi. Günümüzde Girit'in en önemli sanayi ve tarım ürünleri ticareti
merkezi olan Kandiye'nin nüfusu 100.OOO'i geçmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Şuayb ATEŞ